Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
Bundan tam 8 yıl evvel.
İçleri dupduruydu, dopdoluydu canlı
birer nefer.
Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
Hep imrendiğim.
Yolundan gitmeye yeltendiğim.
Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
Susuzluktan kendisi ölürken kuyularda
başkaları için sıra bekleyen yiğitlerim.
Fedakarlığı, hasbiliği,isâr ruhunu
kendilerinde görebildiğim.
Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
Bencilliğin, egonun, gösterişin
tavan yaptığı şehirlerde kendi kabuğuna çekilip sessizce ama
ümitvar; hızlıca ve de âmudî yükselen velilik makamında.
Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
Asıl düşmanı içindeyken 'la havle'
çekip gideceği yolda ' Hiç Durmadan ' tıpkı Ebu Talip gibi
giden.
Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
Garbdan Şarka gidilmedik ülke
bırakmayan.
Öyle ki hınçın, nefretin,
edepsizliğin, dinsizliğin, küfrün bellerini kimseyi incitmeden
kıran.
Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
Hayatlarını, hülyalarını otuz
kilograma sığdırabilen ve yeri geldiğinde kadere sımsıkı
sarılıp okun yaydan çıkması gibi gidenler, gidenler, belki
geriye dönmeyenler; dönemeyenler.
Bir ALTIN
NESİL tanıdım.
'Ütopya' denilen sahabe
efendilerimizin hayatlarını tekrar yaşatan.
Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler
gördüm.
Zeynül Abidinler, Bişr-i Hafiler,
Musa'b bin Umeyrler, Talha bin Ubeydullahlar gördüm.
Ahmetler gördüm,
Fatihler gördüm
Nice nice Bilaller, Mustafalar,
Yusuflar, Melihler gördüm.
Sonra Saidler gördüm.
Nicelerini gördüm.
Ama sadece gördüm.
Kör gözlerden daha kör olan kalbim
bunları diyebildi.
Ya haddim olmadan yukarda saydığım
ALTIN NESİL'den dinlesek
kendilerini?
Susarlar belki tevazûdan lakin
yaşayışları, hal ve tavırları hakkaniyeti gösterecek, beni
biiznillah yalancı çıkarmayacak.
Sonra dönecek ben de kendime ' Ya hu
iyi ki tanımışım iyi ki doğmuşum bu işin içinde! ' diyecek.
Fakat tekrar sefil, günahkâr hayatıma
dönecek ve yine uzaktan parlayan bu yıldızları seyre dalacağım.
Ve yine mes'udane diyeceğim:
' Elhamdulillah'i ala kulli hal,
sayende binlerce kez şükür şu ALTIN
NESLİ TANIDIM! '